Geçtiğimiz hafta, uzun yıllar boyunca yerel siyasetin önemli figürlerinden biri olan eski başkan Ahmet Yılmaz’ın cenazesi, şehrin gündemini bir anda değiştirdi. Yılmaz, siyasetteki sert tutumları ve rakipleriyle olan gergin ilişkileriyle tanınıyordu. Beklenildiği üzere, kentteki birçok siyasi figür cenaze törenine katılmayı reddetti. Bu durum, sadece Yılmaz’ın ölümünü değil, aynı zamanda üçe bölünmüş siyasi muhalefet arasında yıllardır devam eden husumeti de yeniden gün yüzüne çıkardı.
Ahmet Yılmaz, siyasete 1990’ların başında adım attı. Yıllar içinde yerel yönetimde farklı görevler üstlendi ve 2010 yılında yapılan seçimlerde partisinin adayı olarak büyük bir zafer elde etti. Yılmaz, görev süresi boyunca tartışmalarıyla ön plana çıktı. Özellikle rakip partilere karşı takındığı sert tutum ve eleştirileri, birçok insanda aynı zamanda hayranlık ve nefret duygularını besledi. İşte tam da bu durum, onun cenazesinde yaşanan olayların zeminini hazırladı.
Cenazeye katılanlar arasında, Yılmaz’a saygı duyan destekçileri ve siyasi olarak düşman olarak gördüğü kişi sayısı bir hayli dengesizdi. Eski başkanın cenazesi, aynı zamanda bir sosyal medya arenasına dönüştü. Destekçileri, Yılmaz'ın liderliğini överken, karşıt görüşteki vatandaşlar ise onun mirasının yaşadığı topraklar üzerinde yarattığı olumsuz etkileri dile getirdiler. İki taraf arasında sosyal medya üzerinden adeta bir savaş başladı.
Cenaze töreninin düzenlendiği gün, İstanbul’un kalabalık bir mahallesinde büyük bir kalabalık toplandı. Yılmaz’ın ailesi, cenaze için düzenlediği etkinlikte, eski başkanın dostları ve siyasi destekçileri ile bir araya geldi. Ancak ne yazık ki, önceden tahmin edilen karşıt grupların katılımı ve başkanın düşmanlarıyla olan gerginlik, törenin amacını gölgeledi. Tugay milliyetçisi olduğu bilinen bir grup, cenaze sırasında protesto gösterisi yaparak, Yılmaz’ın politikalarını eleştirdi. Bu olay, yerel medya tarafından hızlıca yayıldı ve kısa sürede ulusal haber bültenlerine bile düştü.
Tüm bunlar yaşanırken, yerel yönetim ve güvenlik güçleri, olası bir çatışma ihtimaline karşı yoğun güvenlik önlemleri aldı. Büyük bir kalabalığın oluşturduğu cenaze alanı, protestoların önüne geçmek için çeşitli barikat ve kontrol noktaları ile güvenliklenmeye çalıştı. Ancak yine de, bazı gergin anlar yaşandı ve bu anlar, dizi filmlere sahne olacak türden görsel ve sesli çatışmalara yol açtı. Ülke genelinde sosyal medya kullanımı sırasında birçok kullanıcı, Yılmaz’ın cenazesine yönelik eleştirileri ve destek mesajlarını paylaşarak, siyasi bir savaşa dönüşen bu olayın parçası haline geldi.
Cenaze öncesi ve sonrası yaşanan gerginlikler, sadece Yılmaz’ın cenaze töreni ile sınırlı kalmadı. Ardından gelen günlerde, siyasi camiada oluşan kutuplaşma, diğer siyasi partilerin başkanları arasında yeni tartışmalara neden oldu. Bazı partiler, Yılmaz’a saygı duruşunda bulunurken, diğerleri ise “Sadece iş yapmayı başaramayan bir politikacının cenazesi” şeklinde yorumlar yaptı. Bu durum, halk arasında daha da derinleşen kutuplaşmayı besledi.
Ölüm bile bu husumetleri sona erdiremedi. Ahmet Yılmaz, hayatı boyunca yarattığı çekişmelerin cenazesinin başında bile devam ettiğini açıkça gösterdi. Cesedi, o anı abdeste tekbir almakta olan cemaate dönmüştü. Yerel halk ve siyasiler, rakiplerinin cenazesi üzerinde yaşadığı savaşla birlikte, düşünceleri ne olursa olsun, Yılmaz’ın mirası üzerinde bir kez daha düşünebilirler mi? Zaman gösterecek.
Sonuç olarak, eski başkanın cenazesi, toplumun bütün kesimlerinde yankı uyandırdı. Ölüm, geçmişte yaşananları sıfırlamaya yetmedi. Bu olay, belki de siyasi geçmişin ne kadar derin izler bıraktığını ve o izlerin ne kadar kalıcı olabileceğini gösterme açısından önemli bir ders niteliği taşıyor. Yılmaz’ın cenazesi, aslında sadece bir merasim değil, aynı zamanda derin siyasi ayrılıkların, nefretin ve kutuplaşmanın bir yansımasıydı. Eski başkanın ardından geriye bıraktığı miras, o kayıpların dinmeyen yarası olarak kalmaya devam edecek.