Son günlerde Orta Doğu'da yaşanan gerginlikler bir kez daha masum sivilleri hedef alıyor. İsrail ordusunun, Filistin'deki Türkiye destekli dostluk hastanesine düzenlediği hava saldırısı, uluslararası kamuoyunu çok derinden sarstı. Saldırının ardından yapılan açıklamalar, hem insani hem de siyasi boyutlarıyla tartışmalara yol açtı. Bu bağlamda, savaşın sivil halk üzerindeki etkileri, hastane saldırısı özelinde ele alınacak.
İsrail ordusu, 18 Ekim 2023 tarihinde Filistin'in Gazze bölgesinde bulunan Türkiye destekli Dostluk Hastanesi'ni hedef aldı. Yetkililerin verdiği bilgilere göre, hava saldırısı sonucu hastanenin önemli bölümleri büyük hasar gördü. Saldırı esnasında hastanede çok sayıda hasta ve sağlık personeli bulunuyordu, bu da durumu daha da trajik hale getirdi. Öte yandan, Türkiye Cumhuriyeti'nin sağlık alanındaki katkılarıyla açılan hastane, bölgedeki insani yardımların en önemli merkezlerinden biri olarak kabul ediliyordu. İsrail, saldırıyı terörist hedefler gerekçesiyle savunsa da, uluslararası insan hakları kuruluşları ve birçok ülke bu durumu kınadı. Saldırının ardından yapılan açıklamalar, zulmün boyutlarını gözler önüne serdi.
Saldırı sonrası birçok dünya ülkesi ve insan hakları dernekleri, İsrail'in eylemlerine karşı sert tepki gösterdi. İnsan Hakları İzleme Örgütü, "Hastanelerin hedef alınması, savaş suçudur ve uluslararası hukuka aykırıdır" şeklinde bir açıklama yaptı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri de konuya ilişkin bir basın toplantısı düzenleyerek, hastanelerin sivil alanlar olduğunu ve bunların savaşta korunması gerektiğine dikkat çekti. Türkiye hükümeti, “Bu saldırıyı kesinlikle kınıyoruz. Sivil halkın ve sağlık hizmetlerinin hedef alınması hiçbir şekilde mazur görülemez” ifadeleriyle durumu sert bir dille eleştirdi.
Hastanenin yöneticileri, saldırının ardından mağdur olan hastalarla ve sağlık çalışanlarıyla ilgili önemli endişeleri dile getirdi. "Hastanemiz, savaşın en zor koşullarında bile hayat kurtarmayı hedefliyordu. Şimdi, bu hedefimizi gerçekleştirmek için gerekli alt yapımız bile kalmadı" diyerek, yaşananların acımasızlığını vurguladılar. Bu koşullar altında, insani yardım kuruluşlarının Filistin'e daha fazla yardıma ihtiyacı olduğu bir kez daha gündeme geldi. Son yıllarda Gazze'ye yönelik uygulanan abluka, sağlık alanında büyük krizlere yol açarken, hastanelerin durumunu daha da zorlaştırıyor.
Tüm bu gelişmeler ışığında, uluslararası toplumun yapması gerekenler ve gelecekte neler olacağı merak konusu. Sorunların çözümü için güçlü bir uluslararası dayanışmanın şart olduğu, şüphesiz ki göz ardı edilmemesi gereken bir gerçek. İnsanlığın ortak değerlerine sahip çıkılması ve savaşın acı gerçekleriyle yüzleşilmesi gerekmektedir. Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesi'nde yaşanan bu talihsiz olay, sadece bir hastaneyi değil, savaş ortamında hayatta kalmaya çalışan tüm masumları etkileyen bir trajedi olarak kayda geçmiştir. Bu durum, barış ve insani yardımlar konusunda daha güçlü bir adım atılması gerektiğinin de altını çizmektedir.
Son olarak, dünya genelinde barış ve adalet taleplerinin daha güçlü bir şekilde dile getirilmesi, benzer olayların bir daha yaşanmaması ve insanlık onurunun korunması için büyük önem arz etmektedir. Savaşın insanlık için en büyük felaketlerden biri olduğu unutulmamalıdır; bu nedenle, sivil alanların korunmasına yönelik uluslararası yasaların çoğaltılması ve uygulanması elzemdir. Başta Türkiye olmak üzere, tüm ülkelerin konuya duyarlılık göstermesi ve insani yardımları artırması gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki, savaşın en büyük bedelini yine masum insanlar ödüyor.