Aksaray’da yaşanan talihsiz bir olay, 35 yaşındaki Hakan Yılmaz’ın hayatını altüst etti. Kaza geçirdikten sonra bacağı sakatlanan Yılmaz, işini kaybetme trajedisinin yanı sıra evsiz kaldı. Şimdi artık, hayatının akışını değiştiren bu olay nedeniyle parkta çadırda yaşıyor. Yılmaz, günlerini çadırında geçirirken, geçim sıkıntısıyla da mücadele etmek zorunda kalıyor. İşsizlik ve evsizlik, onu sosyal yardım almaya yönlendirirken, hayatının bu yeni döneminde neler yaşadığı merak konusu.
Hakan Yılmaz, daha önce inşaat sektöründe çalışan bir işçiydi. Günlüğünü çalışarak kazanıyor, ailesine destek oluyordu. Ancak bir sabah, sıradan bir iş gününde, iş yerinde meydana gelen kaza, onun dünyasını değiştirdi. Bir yük taşıma esnasında dengesini kaybederek düşen Yılmaz, bacağını ciddi şekilde sakatladı. Hastaneye kaldırıldığında, bacağındaki kırıklar ve zedelenmelerin yanı sıra uzun bir tedavi süreci onu bekliyordu. Geçirdiği bu kaza, önce fiziksel sağlığını etkiledi, ardından da işinden olmasına neden oldu.
İş kazasının ardından cerrahi müdahale geçiren Yılmaz, uzun süre boyunca rehabilitasyon sürecine girmek zorunda kaldı. Ancak tedavisi tamamlanır tamamlanmaz, iş bulmakta güçlük çekti. İşverenler, sakatlık durumu nedeniyle onu işe almak istemediler. Böylece Yılmaz, hem fiziksel hem de ruhsal olarak çöküntü yaşamaya başladı. İş bulamayan Hakan, maddi zorluklar içinde boğulmaya ve geçimini sağlamakta zorlanmaya başladı. Biriken borçlar ve evin kirası, Hakan için büyük bir yük haline geldi. Sonunda, tüm bu zorluklarla baş edemeyen Yılmaz, evini terk etmek zorunda kaldı.
Evinden ayrılmak zorunda kalan Yılmaz, sokaklarda yaşamaya başladı. İlk başlarda akrabaları veya arkadaşlarının yanında kalmayı düşünse de şartlarının ne kadar zor olduğunu bilerek bunu tercih etmedi. Güvenilir olmadığını düşündüğü bu durumda, kendini daha iyi hissettirecek bir çözüme yöneldi. Aksaray’da bir parka gitmeye karar veren Yılmaz, orada çadır kurarak yaşamaya başladı. Gündüzleri parktaki banklarda dinlenip, orada tanıştığı diğer evsizlerle birlikte zaman geçiriyor. Akşam olunca ise çadırına çekilip, hayatının getirdiği tüm zorluklarla yüzleşiyor.
Yılmaz, burada kurduğu çadırda bare minimum ihtiyaçlarını gidermeye çalışarak hayatını sürdürmeye çalışıyor. Gıda ihtiyaçlarını karşılamak için sosyal yardımlara başvuruyor ve zaman zaman yerel yardım kuruluşlarından destek alıyor. Ancak, hayata tutunmak için yalnızca bu yardımlar yeterli olmuyor. Hakan, aynı zamanda bir iş bulmak için sürekli mücadele ediyor. Hergün gelen iş ilanlarını takip ediyor, ama yine de netice alamıyor. Çift yönlü bir dar boğazda olan Hakan Yılmaz, hayatta kalma mücadelesini sürdürmekte kararlı görünse de, yaşadığı bu travmanın etkileri ruhsal olarak da onu zorluyor.
Uzun zamandır çadırda yaşıyor olmasına rağmen Yılmaz, umudunu kaybetmiş değil. Belki de hayatının en zorlu dönemlerinden birini yaşarken, bir gün her şeyin daha iyi olacağına inanıyor. Eğer bir gün sağlığına kavuşup tekrar iş bulabilirse, hem kendi hayatını hem de ailesinin hayatını yeniden ön plana çıkarmak istiyor. Sosyal medya aracılığıyla yardım çağrısı yaparak sesini duyurmaya çalışan Yılmaz, insanlardan destek bekliyor. Belki de bir gün hayatın ona bir sürprizi olur ve yeniden eski hayatına dönebilir.
Tüm bu zorluklarla dolu hikaye, Hakan Yılmaz’ın yaşam mücadelesini gözler önüne sererken, aynı zamanda iş kazalarının ve ilgili sosyal güvenlik sisteminin önemini de hatırlatıyor. Hakan gibi daha pek çok işçinin benzer durumlarla karşılaştığı bir gerçektir ve bu noktada toplumun, sosyal devletin ve yardımlaşmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önünde bulundurmak gerekiyor. Her ne kadar duygusal bir buhran içerisinden geçiyor olsa da Yılmaz, umudunu kaybetmemek konusunda kararlılık gösteriyor. Ve belki bir gün, parkta yaşadığı o günlerin anısı, geride kalacak.